7 Nisan 2012 Cumartesi

ROBOT OLMADIĞINIZI KANITLAYIN

        Bulunduğumuz dünyada bizleri diğer canlılardan ayıran en büyük özelliğimiz, akıl denen nimetin bizlere verilmiş olmasıdır. Ama şurası da bir gerçek ki insanoğlunun büyük bir kesimi bu nimetten yararlanmamakta ve onu kendinden soyutlayarak yaşamaya çalışmaktadır. Biliyoruz ki insanı insan yapan onun akletmesi/düşünmesidir. Aklın kısa bir tarifini yapacak olursak hissettiğimiz vakıanın beyne aktarılması ve beynin kendinde bulunan ön bilgilerle bunu yorumlayıp bir hükme varmasıdır.
        Yaşadığımız çağ insanlığın büyük bir hezeyana şahit olduğu bir çağdır. Geçtiğimiz iki yüzyılda insanlık gerçek bir vakşete tanık olmuştur ve şuan da buna şahit olmaktayız. Burada vakıa dakik bir bakış açısı ile derinlemesine incelendiğinde görülür ki bunun altında yatan ana sebep insanın kendi hakkında yanılgıya düşmesi ve kendini yanlış tanımlamasıdır. Ne zaman ki insan kendini doğru tanımlar ve bu doğrultuda hayatını düzenler, işte o zaman insanlık bulunduğu bu durumdan daha huzurlu bir duruma geçebilir.

İnsanın kendini tanıması

        İnsan iç güdüleri olan, uzvi ihtiyaçlara sahip, düşünen ve çevresi ile ilişki kuran bir varlıktır. Bilimsel olarak bakıldığında insanın tarifi bu şekildedir. Gerçekten de insan iç güdüsel olarak karşı cinse ilgi duyar, korunmak için bir barınak edinir, uzvi ihtiyaç olarak uyur, yer, içer diğer canlılar ile alaka kurar ve bunlarla birlikte düşünerek hareket eder. Kendisinde bulunan düşünme nimeti ile bir hayat sürdürdüğünün farkındadır.

       Bir hayat yaşadığının farkında olan insan, hayatını yönlendirme noktasında diğer insanlardan ayrılır. O hayattaki duruşunu kendini yönlendiren fikirlerden meydana getirir. Bu fikirler onun hayat hakkındaki davranışlarının kaynağını oluşturur. Bu fikirler doğrultusunda yaşar ve hayat hakkındaki sorunlarının çözümünü bu fikirler sayesinde gerçekleştirir.

       Yukarıda bahsi geçen insan aklını kiraya vermemiş olan insandır. Günümüz insanına batığımızda, o bunların aksi istikamette bir hayat seyreder. Yaptığı davranışların kaynağını yaşadığı sistemin kendisi oluşturur. O sistemin dışına çıkamaz ve sistemin doğruları ile hareket eder. Televizyon, sinema, tiyatro ve diğer, toplumu hipnotize eden unsurlar ile sistem onları adeta tek bir potada eritir ve kendine köle yapar. Dışarıya çıktığınızda görürsünüz ki insanlar bu sanal dünyayı kendilerine realite edinmişlerdir. Onlar günlerini televizyon dizi kahramanları, futbol takımları, siyasetçilerin tartışmaları ve bunun gibi bir çok yapay gündem ile  meşgul olarak geçirirler. Bu insanlar akıllarını kiraya vermiş insanlardır. Çünkü sistem onları uyuşturmuştur. Biliyoruz ki uyuşan beyin asla işlevini yerine getiremez.

        Sistem geneldi şimdi biraz özele inelim. Evde anne baba sokakta arkadaş okulda öğretmen işte patron camide imam cemaatte hoca örgütte lider orada bu şurada şu herkes bize ne yapmamız gerektiğini söylüyor ve bizde yapıyoruz değil mi? Sorgulamadan anlamak gayreti duymadan burda işler böyle yürüyor der gibi. İşte biz bu yüzden yanılıyoruz ve değişemiyoruz çünkü biz kendimiz değiliz bir robotuz adeta. Yap denileni yapan, yapma denileni yapmayan. İşte insanlığın ne yazık ki günümüzde maruz kaldığı gerçek budur.

       Tüm bu gerçekleri gören insanın yapması gereken ise ilk önce kendini tanımasıdır. İnsan kendini tanırsa, bulunduğu durumu değiştirmesi gerektiğini anlar ve bu doğrultuda harekete geçer. O artık değişim için çaba sarf etmeli, bir an önce kendini değiştirmelidir.

İnsan kendini nasıl tanır?

        İnsan Allah azze ve celle nin yarattığı yaratıklardan bir yaratıktır. Bu kabulle yola çıkan insan kendine şu soruyu sorar '' Allah azze ve celle beni ne için yarattı? ''. Bu sorunun muhattabı elbette ki Allah azze ve celle dir. Allah azze ve celle ise bu soruya şu şekilde cevap verir;

بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم


وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ


''Ben insanları ve cinleri bana kulluk etsinler diye yarattım''(zariyat 56).

       İnsanın yaratılış sebebini bu şekilde tanımlar Allah azze ve celle. Bu gerçeğin farkına varan insan kendini tanımış olur. Çünkü o artık yaşam gayesini öğrenmiştir. Vahiy ona kulluk misyonu yüklemiştir ve bu son nefesini verene değin bu şekilde olacaktır. O hayatında bundan sonra yalnızca Allah azze ve celle yi söz sahibi kabul etmesi gerektiğini bilir. Sahip olduğu tüm fikirlerin Allah azze ve celle nin istediği doğrultuda şekil alması gerektiğini bilir ve hasılı hayatını yönlendirenin ancak ve ancak Allah azze ve celle olması gerektiğinin farkına varır.




بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم


لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ وَإِذَا أَرَادَ اللّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلاَ مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَالٍ

     “Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah’tan başka yardımcıları da yoktur.” (RaD Suresi/11)
     Allah azze ve celle bizden geçmişimizi yada geleceğimizi düşünüp kendimizi kahretmemizi değil anı yaşayıp gelişen olaylara onun bak dediği yerden bakıyor muyuz yoksa bak mıyormuyuz ona bakıyor. Yani aslında geçmişin ve geleceğin sınav açısından bir önemi yok burda. Geçmiş geçti değiştiremezsin gelecek ise meçhul o zaman anı yaşamak kalıyor bizlere.

      Hiç bir şeyi 100 de 110 inanmadan hayatınıza yerleştirmeyin çünkü mayası tutmaz mutsuz olursunuz.  Kendi fikirleriniz bakış açılarınız olsun başkalarının bak dediği yerden bakmayın kendinizin bakmak istediği yerden bakın ve acizliğinizi anlayın ve samimi bir şekilde kendinizi Allah'a teslim edin aksi halde bu işin içinden çıkamazsınız. Kardeşlerim bizim Allah'a ihtiyacımız var bunu unutmayın. Huzurlu bir yaşam istiyorsanız size yol göstermesine izin verin. Yani İlahi rüzgara, akıntıya bırakın kendinizi o sizi doğruya aydınlıklara ulaştırır.


اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ(bakara 257)

''Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar.''

    Son sözüm kardeşler robot olmadığınızı kanıtlayın. Hepiniz Allah azze ve celle'ye emanet olun.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder